Birkaç yıl evvel keşfettik Gelibolu Kömür Limanı'nı. Çok geç kalınmış bir keşifti. İstanbul'a yakınlığı nedeniyle ilgimizi çekmişti. İlk gördüğümde rampadan arabayla inerken "Nasıl yani, bu kadar yakınımızda böyle güzel bir yer var ve biz yeni mi geliyoruz buraya" dedim.
O kadar muhteşem görünüyordu ki ! Mavi & Yeşil in huzuruyla birazdan rengarenk bir çiçek tarlasına dalarcasına iniyorsunuz o dimdik ve virajlı rampayı. ( Çiçek tarlasını andıran görüntü, rengarenk çadırlardı :-). Kıyıdan denizi seyrederken bazen bir tabloya baktığınızı sanıyorsunuz. Oysa çarşaf gibi inanılmaz güzel bir deniz baktığınız.
Her yerde çadırlar var ve genellikle genç bir kesim. Dalış dersleri veriliyor aynı zamanda. Gecenin geç bir saatinde denizin dibinde ışıklar oynaşıyor ve birazdan birkaç dalgıç çıkıyor suyun yüzeyine. Bazı geceler ateşler yakılıyor kıyıda ve gitar melodileriyle ateşin başında sabahlıyorsunuz. Kimseyi tanımanıza gerek yok. Gidin, katılın aralarına ve doğanın& doğallığın tadını çıkarın.
Biz keşfettiğimiz o günden beri her yaz gidebildiğimiz kadar gidip, tadını çıkarıyoruz. ( Hatta eşim " fazla reklamını yapmayalım. Ne kadar az insan, o kadar huzur" diyor :-)
Önemli not. Orada hiçbir tesis yok konaklamak için. Yemek yiyebileceğiniz de sadece salaş mı salaş 2 yer var. Orası sadece ve sadece çadır hayatını sevenlere özel...
Günaydınnnnn :-)
Yok artık. Bu koca balığı benim tuttuğumu düşünmediniz heralde :-)
Akşam huzuru
Biri çeşme mi dedi ! Tulumba neyinize yetmedi. Kaslara kuvvet ,-)
Birazdan döner balıkçılar kıyıya. Bizim payımıza da birşeyler düşer belki...