30 May 2016

Şirince /Aklımın bir köşesinde kaldı !


2 haftalık tatilimizin ilk durağıydı Şirince. İnanılmaz içim ısındı gördüğüm gibi. Bembeyaz evleri, kapı girişlerinde üzüm asmaları, daracık sokakları, minik sokak arası tezgahları,  adı gibi şirin bir köy kahvesi ve birbirinden güzel şarap evleri vardı.




Şarap evlerine girerek her türlü meyve şarabını tadabiliyorsunuz. Şarap tatmaktan hafif çakır keyif çıkmıştım son girdiğim şarap evinden. (Aç karnına çarptı tabi ki 😉) Acıkmıştık.  Şirince'nin girişinde Artemis Restorant' a ugradık. Öyle güzel bir konumu var ki, oradan  baktığınızda bütün köyü ayaklarınızın altında gibi hissediyorsunuz. 



Bu tatlı, sıcak, şirin yer hakkında okuduklarıma göre bir dönem adı "Çirkince" imiş. Böyle bir yere nasıl insanın dili varır da Çirkince diyebilir bilemedim ama neyse ki geçte olsa layığını bulmuş ve adı " Şirince" olmuş.

                           
                                                       Şirince de bir köy kahvesi


28 May 2016

Evreşe yolları dar mış :-)



Bir türküde duymuştum "Evreşe yolları dar" diyordu. Evreşe diye bir yer varmış demek ki. 2009 baharıydı sanırım. 19 Mayıs tatilinde Cunda Adası'na gitmek üzere yola çıktık. Yolda ilerlerken uzak noktalarda öbek öbek kırmızı halı serilmiş gibi görüntüler dikkatimizi çekti. Yaklaşında gördük ki bunlar gelinciklerle dolu kıppppkırmızı gelincik tarlalarıydı ve işte orası " Evreşe" idi.




Muhteşem bir kızıllık ve arkasında deniz manzarası. Hemen arabamızdan indik. Çocuklar gibi gelincik bahçelerinde koşturduk bir süre. Öyle keyifliydi ki! Ve sonra içimizdeki yaramaz çocukla birlikte yola devam ettik.

27 May 2016

Kömür Limanı / Gelibolu



Birkaç yıl evvel keşfettik Gelibolu Kömür Limanı'nı. Çok geç kalınmış bir keşifti. İstanbul'a yakınlığı nedeniyle ilgimizi çekmişti. İlk gördüğümde rampadan arabayla inerken "Nasıl yani, bu kadar yakınımızda böyle güzel bir yer var ve biz yeni mi geliyoruz buraya" dedim. 



O kadar muhteşem görünüyordu ki !  Mavi & Yeşil in huzuruyla birazdan   rengarenk bir çiçek tarlasına dalarcasına iniyorsunuz o dimdik ve virajlı rampayı. ( Çiçek tarlasını andıran görüntü, rengarenk çadırlardı :-). Kıyıdan denizi seyrederken bazen bir tabloya baktığınızı sanıyorsunuz. Oysa çarşaf gibi inanılmaz güzel bir deniz baktığınız. 


Her yerde çadırlar var ve genellikle genç bir kesim. Dalış dersleri veriliyor aynı zamanda. Gecenin geç bir saatinde denizin dibinde ışıklar oynaşıyor ve birazdan birkaç dalgıç çıkıyor suyun yüzeyine. Bazı geceler ateşler yakılıyor kıyıda ve gitar melodileriyle ateşin başında sabahlıyorsunuz. Kimseyi tanımanıza gerek yok. Gidin, katılın aralarına ve doğanın& doğallığın tadını çıkarın. 


Biz keşfettiğimiz o günden beri her yaz gidebildiğimiz kadar gidip, tadını çıkarıyoruz. ( Hatta eşim " fazla reklamını yapmayalım. Ne kadar az insan, o kadar huzur" diyor :-)

Önemli not. Orada hiçbir tesis yok konaklamak için. Yemek yiyebileceğiniz de sadece salaş mı salaş 2 yer var. Orası sadece ve sadece çadır hayatını sevenlere özel...
               
Günaydınnnnn :-)


   Yok artık. Bu koca balığı benim tuttuğumu düşünmediniz heralde :-)             


  Akşam huzuru  

   
Biri çeşme mi dedi ! Tulumba neyinize yetmedi. Kaslara kuvvet ,-)                 
                         

Birazdan döner balıkçılar kıyıya. Bizim payımıza da birşeyler düşer belki...