14 Tem 2016

Bodrum/ Mazı/ Hurma Sahili


Not: 

2017 tatilimizde geldiğimizde gördük ki hiç bir şey değişmemiş. Aynı güzellikte bulmak nasıl da mutlu etti beni😘 Bu nedenle 2016 yılında yazdığım aşağıdaki yazıma sadece 2017 yılına ait bazı bilgileri ilave ettim. Bir de yeni çekilmiş fotograflar 📷



Bir uçak yolculuğu sırasında THY dergisinde  ilk defa hakkında bir şeyler okuduğum, adının yanındaki fotografı görünce “ buraya gidilecek” diye altını çizdiğim, Bodrum tatilimiz sırasında ziyaret şansı yakaladığım, Gökova sahilindeki sessiz cennet Mazı📍. 




Bodrum' dan Mazı köyüne ulaşmak için yaklaşık 50 km. yol almanız gerekiyor. 2 farklı yolu olduğu söylense de, biz orman yolunu tercih ettik ve 25 km. boyunca yeşillikler arasında, dar ve çogu kısmı bozuk toprak köy yolunda ilerledik. Yollar biraz rahatsız da olsa, doğayı seviyorsanız bu yolculugu seveceksiniz. Yemyeşil ağaçlar arasından bol bol oksijen soluyarak bilinmeyene dogru yol almak🌴. Varsın yolculuğunuz o kadar da konforlu olmayıversin. Hem benim tatillerimden edindiğim bir deneyimdir "  Yol, ne kadar zorlu olursa - gittiğiniz yer o kadar güzel oluyor ".  👍 Öyle de oldu !


Mazı, aşağı ve yukarı Mazı olmak üzere 2 ye ayrılıyor. Önce Yukarı Mazı köyüne vardık ve asfalt yollu çam ormanın içinden devam ederek Aşağı Mazı Köyü’ ne ulaştık. Burası gerçekten de olduğu gibi kalmış doğal bir köydü. Küçük rampalardan inerek tatlı- şirin pansiyonların yanından geçtik ve kendimizi Hurma sahilinde bulduk. Gördüğüm manzara karşısında resmen ruhum huzur buldu. Kıyısında sadece birkaç sandalın salındığı berrak mı berrak görüntüsü, huzur - rehavet - arınma modundaki sukunetiyle karşıladı bizi bu sessiz cennet 💚


Eski bir yerleşim yeri ve Denizci Köyü olan Mazı, gerçekten de güzelliği, sukuneti, huzuru, berrak ve sakin denizi, doğal zenginlikleri ile keşfedilmemiş bir güzellikti. Mazı- Hurma Sahili nin bu kadar doğal bir güzelliğe ve denize sahip olup da hala bakir kalmasındaki en büyük etken, yolun pek konforlu ve rahat olmaması sanırım.  Bir de imara izin verilmiyormuş şükür🙏. Mazı’ daki pansiyonlar genelde narenciye ve zeytin bahçeleri içinde yer alan , köyde yaşayan ailelere ait evler. Hurma Sahili nde çok tesis yok ve en sevdiğim tesis hemen sahil kenarında, iskelenin yanındaki tesis. Konumu, işletmecileri, yemekleri, atmosferi misss. Onlardan aldığım bilgiye göre buradaki pansiyonlarda taze köy ekmeği, taze balık ve mis gibi zeytin yağı kokan körpe salatalarla donatılırmış  masalarınız. 🐋


Hayatta en keyif aldığın şey nedir denildiğinde ilk aklıma gelenlerden biridir şnorkelle yüzmek. Nedense kendimi başka bir alemde, başka bir dünyada  hissediyorum o zamanlarda. Hele ki berrak ve doğal zenginliklerle dolu bir deniz ise keşfettiğiniz. İşte, Mazı' da öyle bir yerdi benim için. Kendimi öylece suyun yüzeyine bıraktığım, denizin altındaki doğal güzellikleri uzuuuun uzun seyrettiğim ve başka alemlere doğru yola çıktığım bir mekan. 


Ve dönüş vakti....
Bu bakir güzelliği bir daha gelinecek yerler listemize ilave ettik ve yeni koylar keşfetmek coşkusuyla sessiz cennetten ayrıldık.

Bekle - yine gelecegim sana  Mazı”  🙌



2017 yılına ait fotoğraflar 



Hurma Sahilindeki o tesisde kahvaltı Keyfi
Hurma Sahili iskelesi
Hurma Sahili iskelesi
Hurma Sahili
O tesisin bahçesi
Mazı'da gün battı...


3 Tem 2016

Brugge - Bir Ortaçag masalı


Benelüks turumuzun ikinci durağıydı Brugge2014 Temmuz ayında  yağmurlu bir havayla giriş yaptık bu şehre. Sınırlarına girdiğimiz an itibariyle Ortaçağ da geçen bir filmin içine balıklama dalmış gibiydik sanki. Belçika' nın  kuzeyinde yer alan - misss gibi çikolata   kokan, Ortaçağ rüyası tadında bir şehirdi Brugge




Şehrin ortasından geçen nehriyle kuzeyin Venedik' i  diye anılan bu şehir Ortaçağ dan kalan mimarisi, küçük dükkan ve cafeleri, binaları sarmalamış sarmaşıkları, faytonlara, meydanı, tarihi binaları, kahverengi evleri, Arnavut kaldırımlı daracık sokakları, köprüleri, dantelleri, kanalları ile başka bir çağda gibi hissettiriyor insana. Ortaçağ da.




1. Dünya savaşı bu şehri gerçekten es geçmiş ve şehir hiç bozulmadan kendini korumuş olmalı ki, birkaç tanıdık markayı ve arabaları çekip çıkarsanız bu şehirden, kalan her şeyiyle tam bir Ortaçağ kentinin göbeğindesiniz. Sokaklarında dolaşırken her an bir köşeden kabarık etekli kadınlar, uzun favorili erkekler önünüze fırlayacak ve sizi de aralarına alıp o çağa doğru götürecekmiş gibi hissettiren bu şehir, tereddütsüz gördüğüm en güzel şehirlerden biriydi. 


11. Yüzyıllarda Avrupa' nın ticaret merkezi olan Brugge, sonralarında maruz kaldığı seller nedeniyle coğrafi değişikliğe uğramış ve bugün bir iki kanal dışında denize bağlantısı kesilmiştir. Yine de, denize yakınlığı dolayısıyla bir liman kenti olarak anılmaktadır. Biz orada olduğumuz sürece hafif hafif yağmur yağdığından, bu şehirden aldığım ilk şey, şemsiye oldu. ☔



Sağlı sollu dükkanların olduğu sokaklardan Arnavut kaldırımlı meydana indiğinizde öylece ortada dikilip 360 derece etrafınızda dönerek seyre dalıyorsunuz. Ne tarafa dönseniz inanılmaz incelikle, güzellikte, işçilikle yapılmış binalar, Kiliseler ve meydanın ortasında faytonlar. Öyle tatlı, modern restoranlar var ki burada, insanın saatlerce, şuursuzca oturup etrafı seyredesi  geliyor. Bizde bir soluklandık bu meydanda ama bilinmeyenin çekiciliği ağır bastı ve ara sokaklarında kaybolmak üzere turumuza devam ettik.




Farklı mimarisini hayranlıkla seyrederek daracık sokaklarda kıvrıla kıvrıla gidiyorsunuz hangi dönemeçte sizi neyin beklediğini bilmeden. Döndüğümüz her köşe başında farklı bir güzellikle karşıladı bizi Brugge. Küçük & büyük köprüler üzerindesiniz ve altınızdan bir kanal geçiyor. Kanalın içinde gondollar, vapurettolar ve sarmaşıklı Ortaçağ evleri. Evet,  bazı evler kanalın içindeydi ve kanalın suları bu evlerin duvarlarını okşayıp geçiyordu.



Brugge, 2- 3 günde rahatlıkla gezebileceğiniz bir yer. Şehirdeki kanalları baştan başa gezmeniz için tur tekneleri en iyi seçenek fakat faytonla yapılacak daha klasik bir gezi de çok keyifli olabilir. Eğer çikolataya zaafınız varsa Brugge sizin için tehditkar bir yer olacak zira tam içine düşeceksiniz. Sokaklarında dolaşırken bile soluduğunuz hava misss gibi çikolata kokuyor. 




Burada geçim kaynaklarından biri de dantel. El emeği dantellerin satıldığı bir sürü küçük dükkanlar var ve turistlere hitap eden bu el işi danteller oldukça pahalı. O kadar begendim ki bu şehri, ve eşime dedim ki; buraya yerleşelim. Çeyizimde bulunan ve tabiri caiz ise müzelik olarak adlandırdığım, hiç kullanmadığım tüm dantellerimi ( her şekil masaya ait dantel örtüler vb) getirip satarım. Hayatımızın sonuna kadar burada yaşamımıza yetecek sermayemiz olur ☺ Neden olmasın ki ?😉


Ve güzel şeyler, çabuk bitermiş. Bizim bu şehir için ayrılmış zamanımızda doluyor ne yazık ki. Yağmurla geldiğim bu şehri yine yağmuruyla bırakıyorum. Umuyorum ki,  bir gün yine geleceğim sana masal tadındaki Ortaçağ şehri. Şimdilik Hoşçakal  🙋😔💔