Çeşme kalkışlı Ets cruise ile "Yunan adaları" na yolculuk vakti !... İçimiz kıpır kıpır zira bu 2. gidişimiz ve nasıl bir güzelliğe gittiğimizi bilerek gidiyoruz. İlk kez 2012 yılında gitmiştik Yunan adalarına. O kadar sevdik ki, 2015 yılında tekrar gitmeyi tercih ettik. Biliyorum daha görülecek çok yer var ama hadi deseler, yine giderim 👍
Deniz tutması gibi bir sorununuz yoksa cruise olayı çok renkli ve keyifli. Geminin içinde her türlü şey düşünülmüş. Sinema, bar, kumar salonu, canli muzik, free shop, kuaför, masaj salonu, kütüphane & bilgisayar odası, jakuzi, havuz ( daha doğrusu çocuk havuzu) güvertede oturma alanları, güneşlenecek ortam, ikindi çayları, gece 1 çorbası, günlük içecek kuponları (Yemek dışında alınan içecekler için- biz günlük limiti hiç dolduramadık) vb. Kısacası, kocamannnn yüzen bir otelde seyahat ediyorsunuz sanki. O kadar büyük ki, seyahatimizin son günü odamızın yolunu ögrenebildik ☺ Yemekler inanılmaz lezzetli, bol çeşitli ve kafanızı hangi yöne çevirirseniz karşılaşacağınız manzara denizzzzz.
İlk durak Rodos " Şövalyeler Adası "
İlk Yunan Adaları seyahat rotamıza Rodos dahil değildi. Bu yüzden ilk gelişimiz buraya. Ege denizindeki onikiadalar ın en büyüğü olarak kabul edilen bu adaya sabah saatlerinde demir attık. Güverteden Rodos' a baktığınızda ilk liman manzaralarından bile belli oluyor tarihi barındıran bir yere geldiğiniz. Gemi turlarında en keyif aldığım anlardan biri de, limana yaklaşırken duyduğum kalp çarpıntısı. Bilinmeyene doğru bir adım daha 💓👣👣
Sabah 8 de vardığımız Rodos'u gezmek için 10 saatimiz vardı. Bu demekti ki kaybedecek zaman yoktu ve bizde kaybetmedik. Bıraktık kendimizi Rodos’un tarih kokan sokaklarına. Tek başına tarih olsa utanarak söylüyorum ki pek ilgimi çekmezdi 🙈 ama aynı zamanda doğası, doğallığı, salaşlığı tarihle bir araya gelince çok keyifli bir yer haline gelmişti gözümde Rodos.
400 yıl Osmanlı imparatorluğu mülkiyetinde kalmış bu adada yürürken bazen kendimi evimde, memleketimde gibi hissettiğim anlar da olmadı değil hani. Bir çok medeniyeti bir arada sunan Rodos ta bir ara arkamı dönüp baktığımda bir kilise ve bir cami aynı anda girdi görüş açıma. Rodos’ta ibadete açık olan tek cami olan ve 1540 yıllarında Sultan Süleyman adına inşa edilen iİbrahim Paşa Camisi’ni ziyaret ettik. Rodos şövalyeleri tarafından inşa edilen ve UNESCO Dünya mirası listesinde yer alan Eski Kent ( Old Town) - saglı sollu hanların bulunduğu meşhur şövalyeler sokağı ve tarihçesi oldukça ilgi çekiciydi.
400 yıl Osmanlı imparatorluğu mülkiyetinde kalmış bu adada yürürken bazen kendimi evimde, memleketimde gibi hissettiğim anlar da olmadı değil hani. Bir çok medeniyeti bir arada sunan Rodos ta bir ara arkamı dönüp baktığımda bir kilise ve bir cami aynı anda girdi görüş açıma. Rodos’ta ibadete açık olan tek cami olan ve 1540 yıllarında Sultan Süleyman adına inşa edilen iİbrahim Paşa Camisi’ni ziyaret ettik. Rodos şövalyeleri tarafından inşa edilen ve UNESCO Dünya mirası listesinde yer alan Eski Kent ( Old Town) - saglı sollu hanların bulunduğu meşhur şövalyeler sokağı ve tarihçesi oldukça ilgi çekiciydi.
Eski dönemlerde şövalyelerin bir araya geldiği bu hanların üzerindeki arma ve bayraklardan hangi hanın hangi ülke şövalyelerine ev sahipliği yaptığını anlayabiliyorsunuz. Şimdi ise bazıları konsolosluk, bazıları müze olarak hizmet veren bu hanların birkaçını ziyaret ettik. Surların arasında konumlanmış tarihi binaları ve farklı medeniyetleri bir arada göreceğiniz Old Town' da sokaklara taşmış cafe ve restoranları- aralara serpiştirilmiş hediyelik eşya dükkanları, kimi yeme, kimi gezme, kimi alışveriş telaşında olan insanları ile tatlı bir keşmekeş akıp gidiyordu öylece. Biz daha çok gezme ve yeme telaşında olan bir gruptuk. Girdiğimiz sokaklardan biri sadece deri üzerineydi. Çanta, cüzdan, kemer, sandalet, küçük hediyelik eşyalar. Deriden yapılabilecek aklınıza gelen herşey vardı bu küçük dükkanlarda.
Bazılarının kapılarında gerçek boyutta Şövalye heykelleri bulunan sağlı sollu dükkanlar arasından ilerleyerek Hipokrat meydanı na vardık. Meydan oldukça hareketliydi. İnsanlar merdivenli yapıların basamaklarında oturmuş sohbet ediyor, birşeyler yudumluyordu. Ortada tarihi bir fıskiye , etrafta cafeler ve tavernalar vardı. Görünen o ki, gece daha da renklenecek bir meydandı burası. Maalesef akşam üstü adadan ayrılacağımız için gecesini görme şansımız yoktu. O yüzden aşağıdaki resim, alıntıdır.
Sokaklarda dolaşırken bir beyin elinde rengarenk, çok güzel bir papağan gördük ve bir foto alabilirmiyiz papaganınızla diye sorduk. Omuzlarımda pençelerini hissederek ve biraz da korkarak birkaç poz aldık. Sonrasında papaganın sahibine birkaç euro bırakmak istedik ama farkında olmadan kendimizi komik bir duruma düşürdük. Adı Ali olan bu bey, bu şekilde yoldan geçenlerin ilgisini çekiyor, birkaç foto sonrası insanları sahibi olduğu hemen arkasındaki restoranlar ve cafelerin bulunduğu yeri işaret ederek, oraya davet ediyordu. Meğer papağanın sahibi bizi parasıyla dövecek kadar zenginmiş 😂😂😂
Gezmek güzeldi de, deniz de çağırıyordu bir taraftan. Gemiden çok uzaklaşmak istemediğimiz için limana en yakın kumsaldan denize girdik ve biraz soluklandık. (Laf aramızda arkamızda kocaman bir " Denize girilmez" tabelasının tam da yanından berrak sulara bıraktık kendimizi 🙈). Rodos hatırası olarak bir saç bandı ve bir plaj çantası alarak gemimizin yolunu tuttuk.
Tarih ve deniz tutkunuysanız, gidin derim Rodos' a. Gidin ve Oniki adaların en büyüğü bu adada, Avrupa' nın en iyi korunmuş Ortaçağ kentlerinden birinde olmanın keyfini yaşayın !
Şövalyeler Sokağı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder