3 Tem 2016

Brugge - Bir Ortaçag masalı


Benelüks turumuzun ikinci durağıydı Brugge2014 Temmuz ayında  yağmurlu bir havayla giriş yaptık bu şehre. Sınırlarına girdiğimiz an itibariyle Ortaçağ da geçen bir filmin içine balıklama dalmış gibiydik sanki. Belçika' nın  kuzeyinde yer alan - misss gibi çikolata   kokan, Ortaçağ rüyası tadında bir şehirdi Brugge




Şehrin ortasından geçen nehriyle kuzeyin Venedik' i  diye anılan bu şehir Ortaçağ dan kalan mimarisi, küçük dükkan ve cafeleri, binaları sarmalamış sarmaşıkları, faytonlara, meydanı, tarihi binaları, kahverengi evleri, Arnavut kaldırımlı daracık sokakları, köprüleri, dantelleri, kanalları ile başka bir çağda gibi hissettiriyor insana. Ortaçağ da.




1. Dünya savaşı bu şehri gerçekten es geçmiş ve şehir hiç bozulmadan kendini korumuş olmalı ki, birkaç tanıdık markayı ve arabaları çekip çıkarsanız bu şehirden, kalan her şeyiyle tam bir Ortaçağ kentinin göbeğindesiniz. Sokaklarında dolaşırken her an bir köşeden kabarık etekli kadınlar, uzun favorili erkekler önünüze fırlayacak ve sizi de aralarına alıp o çağa doğru götürecekmiş gibi hissettiren bu şehir, tereddütsüz gördüğüm en güzel şehirlerden biriydi. 


11. Yüzyıllarda Avrupa' nın ticaret merkezi olan Brugge, sonralarında maruz kaldığı seller nedeniyle coğrafi değişikliğe uğramış ve bugün bir iki kanal dışında denize bağlantısı kesilmiştir. Yine de, denize yakınlığı dolayısıyla bir liman kenti olarak anılmaktadır. Biz orada olduğumuz sürece hafif hafif yağmur yağdığından, bu şehirden aldığım ilk şey, şemsiye oldu. ☔



Sağlı sollu dükkanların olduğu sokaklardan Arnavut kaldırımlı meydana indiğinizde öylece ortada dikilip 360 derece etrafınızda dönerek seyre dalıyorsunuz. Ne tarafa dönseniz inanılmaz incelikle, güzellikte, işçilikle yapılmış binalar, Kiliseler ve meydanın ortasında faytonlar. Öyle tatlı, modern restoranlar var ki burada, insanın saatlerce, şuursuzca oturup etrafı seyredesi  geliyor. Bizde bir soluklandık bu meydanda ama bilinmeyenin çekiciliği ağır bastı ve ara sokaklarında kaybolmak üzere turumuza devam ettik.




Farklı mimarisini hayranlıkla seyrederek daracık sokaklarda kıvrıla kıvrıla gidiyorsunuz hangi dönemeçte sizi neyin beklediğini bilmeden. Döndüğümüz her köşe başında farklı bir güzellikle karşıladı bizi Brugge. Küçük & büyük köprüler üzerindesiniz ve altınızdan bir kanal geçiyor. Kanalın içinde gondollar, vapurettolar ve sarmaşıklı Ortaçağ evleri. Evet,  bazı evler kanalın içindeydi ve kanalın suları bu evlerin duvarlarını okşayıp geçiyordu.



Brugge, 2- 3 günde rahatlıkla gezebileceğiniz bir yer. Şehirdeki kanalları baştan başa gezmeniz için tur tekneleri en iyi seçenek fakat faytonla yapılacak daha klasik bir gezi de çok keyifli olabilir. Eğer çikolataya zaafınız varsa Brugge sizin için tehditkar bir yer olacak zira tam içine düşeceksiniz. Sokaklarında dolaşırken bile soluduğunuz hava misss gibi çikolata kokuyor. 




Burada geçim kaynaklarından biri de dantel. El emeği dantellerin satıldığı bir sürü küçük dükkanlar var ve turistlere hitap eden bu el işi danteller oldukça pahalı. O kadar begendim ki bu şehri, ve eşime dedim ki; buraya yerleşelim. Çeyizimde bulunan ve tabiri caiz ise müzelik olarak adlandırdığım, hiç kullanmadığım tüm dantellerimi ( her şekil masaya ait dantel örtüler vb) getirip satarım. Hayatımızın sonuna kadar burada yaşamımıza yetecek sermayemiz olur ☺ Neden olmasın ki ?😉


Ve güzel şeyler, çabuk bitermiş. Bizim bu şehir için ayrılmış zamanımızda doluyor ne yazık ki. Yağmurla geldiğim bu şehri yine yağmuruyla bırakıyorum. Umuyorum ki,  bir gün yine geleceğim sana masal tadındaki Ortaçağ şehri. Şimdilik Hoşçakal  🙋😔💔











2 yorum:

  1. Yazınız güzel. En sevdiğim şehirlerdendir Brugge💕 Sayfama da beklerim ☺️ http://tatiltraveltrip.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. Benim de ennnlerimdendir Brugge👌
    Bloğunuzu ziyaret edeceğim 🙋🏻

    YanıtlaSil