Bir akşam internette değişik tatil seçenekleri araştırırken karşıma çıkmıştı Alberobello . Güney İtalya' da, Adriyatik denizi' nin güneyinde, Itria vadisinde, beyaz& gri görünümüyle değişik, sıradışı bir yerleşimin resmiydi bu. O kadar tatlı geldi ki bana, yazdım kafamın bir köşesine. Ve ilk fırsatta da geldim işte 😍
1500 civarı Trulli evlerinin bulunduğu bu kasaba Konik çatıları, harçsız örülmüş duvarları, yeryüzü ile gökyüzünün birleşimi, beyaz ve gri nin en güzel şekillenmiş hali ile öyle masalsı, öyle doğal, öyle masum görünüyordu ki !
Önce Alberobello' nun konumundan bahsetmek istiyorum size. Zira gelmeden önce burası biraz karışık gelmişti bana. Puglia, Adriyatik denizi kıyısında bir bölge. Alberobello, bu bölgede bulunan kasabalardan biri ve Trulli evleri de, Alberobello' da. Ve Alberobello' yu aslında özel kılan, işte bu Trulli evleriydi.
Gelmeden tarihini araştırdığım bu evlerin bir hikayesi de vardı elbette. 13 yüzyıl sonlarında kral tarafından çıkarılan bir kanunla yeni yerleşimler için çok fazla vergi talep ediliyormuş. Burada yaşayan halk çatısı harçsız olarak koni şeklinde örülmüş Trulli evlerini yapmışlar. Halk, kralın vergi memurları gelmeden harçsız yapılmış çatıları yıkıyorlar ve muhafızlar gittikten sonra tekrar çatıları yapıyorlarmış. Vergi memurları koni şeklinde çatısız binaları evden saymadığı için bu yolla da vergi ödemekten kurtuluyorlarmış. ( Trulli evleri fikri o dönemin düklerinden, Dül Grilamo dan çıkmış. Ne yaratıcı, estetik ve güzel bir fikirmiş. Rest in peace)
1995 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınan Trulli evlerinin sıra sıra dizildiği o ortamda dolaşmak masal gibiydi. Bizde bu masala kaptırıp kendimizi sokaklarına daldık. Bir zamanlar ev, ambar, ahır olarak kullanılan bu tatlı binaların büyük bir kısmında insanlar yaşamakta olup bazıları da şarap tadım evleri, hediyelik eşya dükkanları, el işi ve yöresel yiyeceklerin satıldığı küçük küçük mağazalara dönüştürülmüş.
Kasabanın hemen girişindeki Osteria Del Poeta adlı İtalyan restoran karnımız acıkınca hedefimiz oldu. Dışı kadar içi de tatlı olan bu taş restoran yüksek tavanı ve serin ortamıyla otantik ve güzeldi.Yemek konusunda risk almadan daha evvel denediğimiz yemeklerden seçimimizi yaptık. Çeşit aynı olabilir ama her yerin farklı bir lezzeti vardır dedik ve tercihimizi pizza& orecchiette den yana kullandık ve yanılmadık.
Eğer bir restorana giderseniz İtalyanların rahat tavırları nedeniyle buralarda yemek faslını 1 ,5 saatten az zamanda asla halledemezsiniz. Benim tavsiyem, oturduğunuz ortamı keyifli seçin , gevşeyin ve yediğiniz yemeğin keyfini çıkarın. Bizde bu kadar zamanımızı restoranda geçirdikten sonra kaldığımız yerden sokaklarda gezinmeye devam ettik.
Bazı evlerin çatılarındaki farklı semboller dikkatimi çekmişti. Araştırdığımda çıkan sonuç, inanışa göre Hristiyan ve şaman sembolleri ev halkını kötülüklerden korumak için çizilirmiş. Ayrıca bu sembollerin bazıları da ev sahibinin etnik kökenini belirlemek için kullanılırmış.
Zaman nasıl geçti anlayamadık. Dükkanlarına girdik, şaraplarını tattık, her döndüğümüz köşe başında başka bir beyaz büyüyle karşılaştık. Bu kadar güzelliğin üstüne birde yağmura yakalandık. Bir süre saçak altına sığındıktan sonra dayanamayıp kendimi sokaklara attım. Yağmur altında hopladım, zıpladım. Ben o gün, çocukluğumdan bir gün daha çaldım. 💟
İşte bir gitme vakti daha...
Alberobello' dan ayrılmak, en gönülsüz gidişlerimden biri oldu.
Ve Güney İtalya turumuz da burada sonlandı. Başka başka güzelliklerde buluşmak üzere ;
Arrivederci İtaly 💔🙋
Yağmur sonrası sokaklar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder